<< Back to article

Popkun

Frieren: Yolculuğun Sonu Ötesinde - 7-8. Bölümler

Stand: 28.01.2025 17:45 Uhr – Stefan Dreher

Bu bölüm çifti, sizi serinin ana düşmanları olan iblislerle tanıştırıyor. Animenin tarihinde iblisler, yıllar içinde ilginç bir evrim geçirdi. Eskiden sadece yenilmesi gereken kötü adamlar olarak görülürlerdi. Dünyayı kurtarmak için kahramanların yok ettiği saf kötülük varlıklarıydılar.

İblisler

Son zamanlarda bu durum değişti. Birçok hikaye iblisleri daha sempatik bir ışıkta tasvir ediyor. Bazen zorlu yaşam koşulları yüzünden savaşmak zorunda kalan bir halk olarak karşımıza çıkıyorlar. Ya da önyargıların kurbanı, fantastik dünyadaki insanlar için uygun bir günah keçisi oluyorlar.

İblisler o kadar sık karmaşık ve nüanslı olarak görülüyor ki, Frieren'in kendisi bile başlangıçta inanılmaz derecede ırkçı görünüyor; sokakta bir iblisi uyarmadan öldürmeye çalışıyor ve onlara insan değil, canavar diyor. İşin püf noktası, Frieren'in dünyasındaki iblislerin insanların iyi niyetlerinden faydalanmak için evrimleşmiş olmalarıdır. Ne de olsa, hepimize çocukken "sözümüzü kullanmamız" ve "kavga etmenin kötü olduğu" öğretilir. Mantıksal çıkarım şudur: Eğer birbirimizle iletişim kurabilirsek, birbirimizi anlayabiliriz ve eğer birbirimizi anlayabilirsek, barış yapabiliriz.

Duygusuzluk

Ancak iblisler insanları anlayamazlar, istemezler de. Bir iblis için kelimeler iletişim aracı değil, aldatma aracıdır. İblislerin hem insansı formları hem de dil kullanımları basit birer evrim aracıdır. Birincil besin kaynakları olan insanları avlamalarını kolaylaştıran araçlar.

Temel olarak, iblislerin empati yeteneği yoktur ve bu sadece insanlara, cücelere ve elflere karşı değildir. Başkalarıyla hiçbir duygusal bağları yoktur. Arkadaşları veya aileleri yoktur ve doğuştan yalnızdırlar. Basitçe söylemek gerekirse, onlar tüm bir psikopat ırkıdır.

Söyledikleri veya yaptıkları her şey, insan etiyle ziyafet çekme hedeflerini ilerletecek bir tepki uyandırmak içindir. Ancak bu, başka şeylerin yanı sıra, öldürülmek üzereyken "Anne!" diye bağırmanın düşmanlarının saldırılarını durdurabileceğini öğrendikleri içindir. Bunun neden böyle olduğunu anlamak için duygusal dürtüyü kavrayamazlar ve bu da onların zayıflığıdır.

Frieren ve İblisler Arasındaki Fark

Yüzeysel olarak, Frieren'in kişiliği Fern veya Stark'tan çok iblislere daha yakın görünür. Genellikle soğuk ve mantıklıdır; öyle ki kasabayı kendi kaderine terk etmeyi ve yaklaşan iblis saldırısının kaosuna kaçmayı düşünür. Zaman algısının bozuk olması nedeniyle, birkaç yıl içinde ölecek insanları umursamakta zorlanır. İblislerin eliyle olsun, yaşlılıktan olsun. Özellikle de bu ölüm, onun aptalca bulduğu bir şeyden kaynaklanıyorsa.

Ancak Frieren ve iblisler arasındaki fark şudur ki, o ölümlülerle duygusal bağ kurmakta zorlansa da, bunu yapma yeteneğine sahiptir. Fern'i, Stark'ı ve eski yoldaşlarını (fark ettiğinden çok daha fazla) önemser. Mücadelede kişisel bir çıkarı olmasa bile. Seride şimdiye kadar defalarca gördük ki, ölümlülerle olan etkileşimlerinde ona yardımcı olan yeni bir ahlaki pusulası var: "Himmel ne yapardı?"

Durum böyle olmasa bile, eylemlerinin başka bir duygusal itici gücü var: soğuk, sonsuz bir öfke. Ne de olsa, tarihte herkesten daha fazla iblis öldüren kişi olmak için güçlü bir itici güç gerekir. Öyle ki iblislerin kendisi bile ondan fısıltıyla "Katil Frieren" olarak bahseder.

Sonuç

Beni gözyaşlarına boğan an mı? Himmel'ın bu kadar çok heykeli sadece kibirden değil, Frieren'in yalnız kalmaması için dikmiş olmasıydı. Bu, onun hikayesinin, hayatının, geçmiş zamanlardan kalma yarı-inanılmış hikayeler dizisinden daha fazlası olduğunun kanıtıdır.

Aksiyon sahnelerine ne demeli? O kadar vahşi ve şiddetli ki, Frieren'i tamamen yeni bir ışıkta görmekten kendinizi alamazsınız.

İblis kızın "mantıksal" çıkarımı: Bir ailenin çocuğunu öldürdüm. Beni öldürmeyi planlıyorlar. Eğer onlara yeni bir çocuk verirsem, beni öldürmek istemeyecekler. Belediye başkanının bir çocuğu var. Eğer belediye başkanını öldürüp onlara onun çocuğunu verirsem, güvende olacağım.

Kasabayı bin yıldır koruyan bariyerin sadece Flamme'ın bir kar fırtınasına karşı savaşan küçük bir fidanı görüp ona yardım etmeye karar vermesiyle kurulmuş olması fikrini seviyorum.